Sınıfın en arka
kısmına almışlardı beni.Yaramazlığım insafsızlığım öğretmen bile bıkmıştı
bunlardan beni sınıfın en arkasına tek bir sıraya oturtmuştu.Arka sıra en
sessiz sıraydı beklide…..Hiç arkadaşım yoktu burada herkes benden korkuyordu
benim gibi olmaktan yalnız kalmaktan çok iyi hatırlarım bir kez öğretmen
geçmişimizi nasıl bir yerde yaşadığımızı anlatmamızı istemişti.Sıra bana
gelince bir telaş yapmıştım ki ne anlatı cağımı bilemedim tabi ama ayağa
kalktım ve bir şeyler zırvaladım.Ben-e-ben kekeleyerek
konuşuyordum heyecandan.Ben eskiden Rusya da Perm’e
yakın küçük bir kasabada yaşıyordum.Babam ben çok küçükken ölmüş on beş yaşına
kadar annem büyüttü beni.On beş yaşıma geldiğimde annemde ellerimden kayıp
gitti.Hayatını kaybetti.Belki inanmayacaksınız ama on beş yaşına kadar kendime
hiçbir şey almamıştım.Şimdi on yedi yaşındayım haklısınız iki yaş oldu belki
ama kalbim,ruhum şimdi öylemi? Daha dünmüş gibi hatırlarım annemde ölünce
çekilmez olmuştu buraları ama gidebileceğim başka yerimde yoktu.Evim çok küçük
değildi ama on kişinin sığabileceği büyük bir köşkte değildi.Ozaman tam bir
zavallıydım anlayacağınız hatta babamın adını bile hatırlamazdım.Bir gün evin
kapısı çalındı.O gün bir teyzem olduğunu öğrendim.Teyzem Iva. Birkaç gün sonra
yine geldi ve beni buradan alıp
Fransa’ya onun yanına götürmek istediğini belirtti.Beni buraya Paris e getirdi
bana muhteşem seçenekler sundu teyzem oldukça zengin biriydi birde iyi niyetli
orta yaşlı bir kocası vardı oda bana çok iyi davranırdı.Size anlatmak istediğim
eskiden sizin gibi iyi bir yaşama sahip olmadığımdır.dedim ve yerime
oturdum alkışlar yükselmedi belki ama bazı kişiler duyarlı olup tebrik bile
etti.Ders bitti çıkmak üzereydik çantamı sırtıma atıp şarkılar mırıldanmaya
başlamıştım bile öğretmenden bu konu üzerine azar işittikten sonra kendimi
sınıftan dışarı attım.Teyzemin bana doğru koştuğunu fark ettiğimde içime vuran
sıcaklık hiç yaşamadığım mutluluğa karışıveriyordu.Hera
demek buradasın?Çıkmışsınız dedi.Mutluluk doruklarda saçımı bir öne bir
arkaya atarak konuşuyordum.Çıktık teyze.Eve
giderken bile içimde farklı duygular besliyordum.Anlatırken yaşamıştım çünkü
acılarımı,tatlılarımı.Her şey bir yana korkularımı atlatmıştım.Çünkü ben babamı
bile hatırlamayan küçük kızken şimdi herkesi unutan her şeyi arkada bırakan
zengin kız olmuştum bu bana geçmişimi unutturacak gibi değildi asıl beni hep
hatırlamak isterdim çünkü..Belki de sınıftaki hiçbir kız gibi olamazdım ama
benim önemim bu değildi ki.Bileğindeki küçük leke çarptı gözüne lekesi gittikçe
büyüyordu.Bir hastalık olamazdı öyleyse nasıl büyüyordu??? Nese diye geçirdim
içimden öle bir konuşmaydı ki sanki mutluluğumdan uzaklaşmış gibiydim.Eve
vardık ve köşkün kapıları açıldı birden geçmişim geldi aklıma teyzemin elimden
tutuşu merdivenlerden çıkarışı sunduğu tüm o harika seçenekler en iyi okullarda
okutturmuştu beni en iyi seçenekleri sunmak için uğraştı hep şimdi bu
merdivenlerde çıkarken buradaki insanların verdiği emekleri sunulan seçenekleri
hatırlamamak mümkünmü uzun cırtlak bir renkte bulunan ve kırmızı görüntüsü
veren bir pembe ojeli tırnak’ımı düşünür gibi çeneme vurmaya başladım o sırada
teyzemin sesiyle yerimden hopladım
Ne oluyor Hera yürüsene
Ahh özür dilerim bir şey yok teyze
Kelimeler ağazımdan
boş boş dökülüyor gibiydi.Ama sorun etmedim ve hoş karşıladım sonrada teyzemi
daha fazla delirtmeden yürüdüm.İçeri girdiğimde beni Eric karşılamıştı Eric amcamdı ama ona amca dememi istemezdi çünkü kendini yaşlı gibi görmek istemiyormuş evet çok yaşlı değildi ve öle davranışlarıda yoktu onunla eğlendiğimiz günleri sayamazdım bile.
Hoşgeldin Hera Kurabiye yemek istermisin?
Elbette teşekkür ederim Eric
Haydi içeri geç o zaman
Teşekkürler
Hadi biraz çabuk olun Heracım sen önce üstünü değiştir sonra gelip bizimle çay ve kurabiye yersin biz koruluka çıkalım tamammı?
Peki teyze olur dedim ve gülümsedim teyzeme baktığımda oda gülümsüyordu çay saatlerinde genelde elbisemi giyerdim yine onu giymek istiyordum elbisem uzundu pembe çiçeklerle süslenmiş askılı bir elbiseydi işte üzerime geçirir geçirmez teyzemlerin yanına gittim ve aklımda sadece hayatımın değiştiiği vardı...
Onlara öylece dikilerek baktım bakabildim sadece bakabildim beynimden sesler duyuyor gözlerimimn önünden geçen yıllarımı düşünüyordum mutfağa girdim hizmetçilerden bazıları biz yaparız gibi cümleler söylesede kahvemi koymak için eğildim ama o kadar değişmiştim ve zübbeleşmiştim ki artık kendi işimi kendim yapamayacak kadar beceriksizleşmiştim...